YEMİN

       ‘Yemin’, sağ el, bereket, güç, kuvvet ve güzel mevki anlamlarına gelir.

        Yemin, terim olarak, kişinin bir haberi kuvvetlendirmek veya bir işi yapıp yapmamak konusundaki kararlılık ve iddiasına güç kazandırmak için Allah’a kasem etmesi ve O’nu tanık tutması demektir.

        Yemin, daha çok Allah’ın isimleri veya zâtî sıfatlarından birisi anılarak yapılan kasem için kullanılır.

        ‘Kasem’ ve ‘hılf’ kelimeleri arasında küçük anlam farklılıkları olmakla beraber “yemin” ile eş anlamlı kullanılmaktadır. Türkçe’de bazen yemin yerine ‘and içmek’ tabirinin kullanıldığı görülmektedir. 

       Yemin, akitlerde ve husûmetlerde sözü te’kid için meşrudur. Meşrûiyeti Kur’ân-ı Kerim ve sünnetle sabittir. Kur’an’ın birçok sûresi değişik cisimler üzerine yapılan yeminlerle başlar. Örneğin, Asr, Tin, Şems, Fecr sûreleri bu kabildendir. Bakara sûresinin 25. ve Mâide sûresinin 89. âyetinde Allah Teâla’nın, ‘yemin-i lağv’ (alışkanlık olarak sürekli yapılan yemin) suretiyle yapılan yeminden dolayı kullarını sorguya çekmeyeceğini bildirilmektedir. Yine Mâide sûresinin 89. âyetinde sorumluluk getiren yeminin ‘mün’akide yemini’ (kesinlik ve kararlılık ifade eden) olduğu ifade edilmekte, yeminlere riayet emredilmekte ve yemini bozanların nasıl keffaret ödeyecekleri beyan edilmektedir.

        Hz. Peygamber (s.a.v.) bir hadisinde ümmetine, babalar ve putlar adına yemin etmemelerini, yemin edeceklerse Allah (c.c.) adına yemin etmelerini ya da hiç yemin etmemelerini emretmiştir. (Ahmet b. Hanbel, Müsned, II, 7; Tirmizî, Nuzur, 8)   

       Resûlullah (s.a.v.) bizzat kendisi de yemin etmiştir. O’nun yemin ederken en çok kullandığı cümlelerden birisi: “Nefsime veya Muhammed’in  nefsine sahip olana yemin ederim ki..” dir. 

        İnsanın çok iyi bildiği bir konuda dahi bilemediği çok daha fazla şeylerin olduğu zamanla hem kendisi ve hem de başkaları tarafından anlaşılmaktadır. Bilgi ve deneyimleri arttıkça ve yeni gelişmeler oldukça da insanlar önceleri nasıl yanıldıklarını itiraf etmektedirler. Bunun için, iddialarını güçlendirmek ve karşısındakileri ikna etmek için her konuda ve her zaman ‘yemin etmek’ doğru değildir. Özellikle kesin bilgi sahibi olmadığı konularda hiç uygun değildir.

Yalan Yemin

       Gerçeğe aykırı olan bir şeyin doğruluğuna yemin etmek, ‘Yalan Yere Yemin Etmek’tir. Yalan yere yemin eden kişi, Allah (c.c.)’ı kendi yeminine tanık göstererek insanları kandırmak istediği için O’nun mukaddes adını kötüye kullanmakta, bunu yaparak O’dan bir çıkar sağlamaya çalışmakta ve O’na iftirada bulunmaktadır. Bu nedenle Hz.Peygamber (c.c.), büyük günahların en büyüklerinden birinin de yalan yemin olduğunu söylemiştir. (Buhari, Edeb/6.)  “Birbirinizi aldatmak için (yalan) yemin etmeyin, bu yüzden yere sağlam basan ayak sürçebilir ve Allah yolundan alıkoymanıza karşılık kötü bir azap tadarsınız. Bunun için size (ahirette de) büyük bir azap vardır.” (Nahl sûresi, 16/94.) ayeti, yalan yeminin cezasının İlahi azap olduğunu belirtmektedir.

        Bir kimse geleceğe yönelik yaptığı bir yemini bozduğunda, kefaretini ödemek suretiyle yeminin günahından kurtulur. Fakat yalan yemin öyle büyük bir günahtır ki onun cezasını keffaret bile düşüremeyeceği için, yalan yeminde keffaret olmaz. Böyle bir günah işleyen kişi, yalanına tanık gösterdiği Allah’a tevbe etmeli, af dilemeli ve bir daha bu günahı işlememelidir. Onun günahını ancak Allah (c.c.) affedebilir. Yalan yeminle başkalarının hakkı alınmışsa, isterse bu yasa yoluyla olsun, ikinci bir günah daha işlenmiş olur. Haksız yere elde edilen bu hak, sahibine ödenmedikçe  tevbe ile kurtuluş olmaz. Örneğin, bir kimse, ödemediği bir borcunu bile bile “ödedim” diye yemin etse, karşı taraf da alacağını ispat edemese ve hakim, yalan yemin edenin borçsuz olduğuna hükmetse, bu kişi iki büyük günahı işlemiş olur. Bir de dikkatsizlik, hata... gibi sebeplerle yalan yere yemin etmek durumuna düşülür. Şüphesiz ki bunun günahı diğeri gibi değildir. Fakat gelişi güzel, lüzumsuz yere Allah’ın  adını anmak da bir günahtır. Bu nedenle dile hakim olmalı, yemini alışkanlık haline getirmemeli, ancak çok önemli durumlarda yemin etmelidir. Yeminde niyet, yemin ettirenin amacına göredir. Bu nedenle yemin eden kişi  kalbinden başka şeyleri geçirerek yemin ederse yine yalan yemin etmiş olur. Mesela Ahmed’e olan borcu için yemin ettirilen kişi,  Mehmed’e ödemiş olduğu borcu kastederek “borcumu ödedim” diye yemin ederse, yalan yemin etmiş olur.