FÜCUR

       ‘Fücur’,  sözlükte, yarmak, bir şeyi genişçe yarıp açmak anlamına gelmektedir. ‘Fecir’ de şafak aydınlığının karanlığı yarıp açtığını ifade etmek üzere aynı anlamdadır. 

       Bu kelimenin fiil hali ve ‘fecir’ Kur’an’da olumlu anlamda; yarılıp açılmak, fışkırmak, yeri açıp kaynak fışkırtmak anlamında kullanılmaktadır 

       Olumsuz anlamdaki yarmak, yırtmak anlamını ise ‘fücur’ kelimesi karşılamaktadır. ‘Fücur’, din veya dindarlık örtüsünü çekinmeden yırtmak, günaha dalmak ve haktan batıla sapmaktır. Bu şekilde din örtüsünü yırtıp atanlara ‘facir’ denir. Facir kelimesinin Arapça’daki çoğulu ‘Füccar’ veya ‘Fecere’ şeklindedir. 

       Fücur, bir başka deyişle haktan sapmak, hak yolu yarıp kötülük ve isyana düşmek, sınır tanımaz ve utanmaz bir şekilde günah işlemektir. Zina ve yalan gibi edep dışı günahlara da fücur denilmektedir. 

       Kur’an’ın ifadesine göre Allah (c.c.) insana iki yol göstermiştir. O, bu yollardan birini seçerek isterse şükredici, isterse nankör birisi olur. (İnsan sûresi, 76/3.)

     “Nefse ve ona ‘bir düzen içinde’ biçim verene. Sonra da ona fücurunu (sınır tanımaz günah ve kötülüğünü) ve takvasını (Allah’tan sakınmasını) ilham edene (and olsun).” (Şems sûresi, 91/7-8.)

Fücur Takva Zıtlığı

       ‘Takva’, Allah’tan (c.c.) hakkıyla korkup sakınmak anlamına geldiği gibi, aynı zamanda din elbisesi giyip onunla kendini korumak, tehlikelerden sakınmak demektir. Kur’an, iman edip salih amel işledikten sonra takvaya sarılanları övüyor ve bunu üç kez üst üste tekrar ediyor. Bir başka âyette ise takva elbisesinin en hayırlı elbise olduğu haber veriliyor. (A’raf s^resi, 7/26.)

       Bu hayırlı elbiseye bürünen kendini her türlü kötülük ve günahtan korur, bu elbise ile kendini sağlama alır. Çünkü takva, Allah’tan (c.c.) korkup çekinmeyi, O’nun rızasına uygun olmayan davranış ve amellerden sakınmayı sağlar.

       Fücur, takva’nın zıddı olarak bu perdeyi, bu elbiseyi yırtmak, açmak, üzerindeki koruyucu örtüyü kaldırmak demektir. Bu koruyucu perde veya elbise açıldıktan sonra insan her türlü kötülüğü ve günahı işleyebilecek duruma gelir. Türkçe’deki ‘haya perdesinin yırtılması’ deyimi bunu güzel bir şekilde karşılamaktadır.

       Allah (c.c.), yarattığı nefislere takvayı da fücuru da ilham etmiştir. Yani nefis her ikisini de işleyecek özellikte yaratılmıştır. Takva ile örtünen, korunan, sakınan nefisler, fücur ile açılır, sakınma duygusu yırtılır, koruyucu elbisesi kaybolur. Şems sûresinde bu iki önemli olgunun birlikte zikredilmesi hem ilâhi bir fıtrata (yaratılış) işarettir, hem de insanların takvayı takva bilip ona sarılmalarını, fücuru da fücur bilip ondan uzaklaşmalarını tavsiye etmektedir.

 Fücur Sahibi Kimse (Facir)lerin Özellikleri 

       Fücur sahibi ‘facir’ ile inkârcı kâfir arasında anlam benzerliği bulunmaktadır. Kur’an iki yerde bu iki kelimeyi birlikte kullanmakta ve aralarındaki yakınlığa işaret etmektedir. Bu özelliği taşıyan facir kâfirler, insanları sapıtıp kötülükte sınırı aşarlar. (Nûh sûresi, 71/27.)

       Facir, günah işlemenin son noktasında olan kâfir anlamında kullanılmaktadır. Yeryüzünde fesat çıkaran ve âhireti inkâr eden facirler, müminlerle aynı işleme tabi tutulmayacaklar. Müminlerin yüzü apaydınlık olurken, facirlerin yüzü ise toza bürünmüş, kara olacaktır. (Abese sûresi, 80/38-42.)

       Kur’an, ‘facir’ olanların Cehennem’e gideceklerini çok açık bir ifadeyle haber veriyor. (İnfitar sûresi, 82714.)

       “Hayır, facir olanların kitabı şüphesiz Siccin’dedir. ‘Siccîn’in ne olduğunu sana öğreten nedir? Yazılı bir kitaptır. O gün, yalanlamakta olanların vay haline! Ki onlar, din gününü yalanlamaktadırlar. Oysa onu, sınır tanımaz-saldırgan, oldukça günahkâr olandan başkası yalanlamaz.” (4) 

       Dinin çizdiği çizginin dışına çıkıp günah işleyen ‘fasık’ ile ‘facir’ arasında bri benzerlik görülse de bu iki kavram farklıdır. Fasık, anlam yönünden facir’den daha geniştir. İnkâr veya kâfir olma bizzat fücur değil, facirin işlediği fücurun bir sonucudur. Örneğin, Ahiret’in inkârı fücur değil, fücur içinde olmanın bir sonucudur. Bu bakımdan belki her fücur işleyen kâfir diye adlandırılmaz ama, kâfirin küfrüne sebep olan davranışları ‘fücur’ anlayışı yüzündendir. 

        Hadislerde ‘facir’, zina eden, yalan söyleyen, faizcilik yapan, yalan yara yemin eden, Kur’an okuduğu halde ondaki emirlere uymaya davet etmeyen, insanları aldatan kimselere denilmektedir. Bunlar elbette günahkâr müminlerdir.