ZİYAFET

 

 ‘Ziyafet’, başkalarına yedirip içirme, ikramlarda bulunma ve şölen verme demektir. Konuk olarak gelen veya davetli olanların ağırlanmasını da ifade eder. 

 

Kur'an-ı Kerim, açlık ve yoksulluk içindeki insanların, kimsesizlerin, yetimlerin, ev esirlerinin hiçbir karşılık ve teşekkür beklemeksizin doyurulmasının; iman eseri çok soylu bir davranış oluşuna birçok yerinde işaret etmiş ve bunu yapanların cennet nimetlerine kavuşacaklarını bildirmiştir. [1]

 

Ayrıca kesilen kurbanların etinden kurban sahibince yenilmesi, hem de yoksullara yedirilmesi gerektiği buyrulmuştur. [2]

 

Cahiliyye döneminde kurban kesenler onun etinden yemez ve bunu yasak sayarlardı. Bu yüzden kurban sahibinin de ondan bizzat yemesi, bu ayette açıklanmış; böylece bu ziyafete onun da katılması istenmiştir.

 

Resûlullah (s.a.v.)’ın sünnetinde yemek ikramı ve ziyafetin dikkati çekecek kadar önemli bir yeri vardır. O, hep yoksulları ve yolcuları doyurmuş; her fırsat ve vesile ile insanlara ikramlarda bulunmuş ve onları yedirip içirmiştir.

 

Burada yeri gelmişken, İslâmi literatürde ‘misafir’ sözcüğünün, Arapça anlamına uygun olarak, (Türkçe de ‘yolcu’ kelimesi ile karşılanan) seferde bulunan demek olduğuna ve bunun da misafir kelimesinin Türkçe’de ‘konuk ziyaretçi’ karşılığı kullanımıyla doğrudan bir alakası bulunmadığına işaret edilmelidir. Resûlullah (s.a.v.) zamanında sefer kavramının, bugünkü anlamda uluslararası yolculuğu ifade ettiği de ayrıca dikkate alınmalıdır. Öyle ki, o devirde bu özellikte yolculuk, yabancı topraklarda çok önemli tehlikeleri göğüslemeyi gerektiren bir iş ve yolcular da gerçekten sahipsiz, güvenliksiz ve garip durumda insanlardı.

 

Peygamber (s.a.v.)’in, bayramlar ve düğünler başta olmak üzere her vesile ile ve her zaman ziyafeti severek yerine getirdiği ve Kur'an-ı Kerim’de belirtildiği gibi bizzat kendi evini bunun için herkese açtığı bilinmektedir. Uygulamalarıyla bu hususta bizzat örnek oluşturduğu gibi, bu konuda müminleri sürekli teşvik etmiş ve bunun sevabının ne kadar büyük olduğuna dikkati çekmiştir. Unutmamak gerekir ki, ziyafetlerde yoksulların dışlanması ile yemeğin, seçkin (varlıklı) insanlar arasında bir eğlenceden ibaret hale getirilmesi, Peygamberimiz (s.a.v.)’in özellikle kınadığı bir husus olmuştur. [3]        



[1] İnsan suresi, 76 / 9; Beled suresi, 90 / 11–16.

[2] Hac suresi, 22 / 28.

[3] Buhari, nikah 72.