VAKAR

Vakar, ‘ağırbaşlılık, temkinli davranmak, azamet ve izzet, ciddiyet ve haysiyet sahibi olmak’ anlamına gelir ki, kibir, gurur ve bencillik gibi kötü huylardan farklıdır.

Vakar, alçakgönüllülük ve hilm ile insanın kendi onurunu ve toplumsal düzeyinin gerektirdiği itibarını koruma eğiliminden oluşan bir erdemdir. Vakar insanı hem bayağılık ve hafifmeşreplikten hem de gurur ve kibirden koruyan bir meziyettir. Tevazu ve vakar birbirini tamamlayan özelliklerdir. Vakarsız tevazu insanı hafiflik, aşağılık ve hakarete; tevazusuz vakarda insanı gurur ve kibire götürür. Buna karşın vakur ve mütevazı insan başkaları tarafından tevazusu sayesinde sevilir, vakarı sayesinde sayılır. Kur’an-ı Kerim’de “Müminlere karşı alçak gönüllü, inkârcılara karşı vakur ve cesur…”  [1] olanların övülmesi genel olarak Müslümanların özelikle düşmanlar karşısında çok daha vakur ve onurlu davranmaları, saygın bir kişilik sergilemeleri gerektiğini gösterir.

Vakar, imandan gelen bir ciddiyet ve ağırbaşlılık iken; gurur, imandaki zayıflığın bir sonucu olarak görülür. Örneğin bir yöneticinin makamında ciddi olması ‘vakar’ sayılırken, aynı ciddiyeti evinde sürdürmesi şefkate, merhamete, samimiyet ve içtenliğe aykırı düşer.

Allah-u Teâla Müslümanı tarif ederken vakarlı davranışlarda bulunduğunu ifade etmektedir:

Ve onlar ki, yalan şahitlik etmezler, boş bir şeye rastladıkları zaman vakar ile (oradan) geçip giderler.”  [2]

“O çok merhametli Allah'ın (has) kulları onlardır ki, yeryüzünde tevazu ile yürürler ve cahil kimseler kendilerine laf attığı zaman (incitmeksizin) "selam" derler (geçerler)” [3] ayeti ve Rasulullah (s.a.v.)’ın cemaatle namaza başlanmış olsa bile, camiye gelenlerin koşarak acele etmemesi, vakar ve sükûneti elden bırakmamasını tavsiye eden hadisi, [4] her Müslüman da bulunması gereken vakarı ifade etmektedir.

Peygamberimiz son derece vakarlı, ciddi ve izzet sahibi idi. O’nun peygamberlik vakarı, görene önce bir ürperti ve korku verir, fakat daha sonra O’nun ne kadar şefkatli bir insan olduğunun farkına varırdı. Peygamberlik gibi yüce bir görevi omuzlayan insanın, etrafında bulunan binlerce Müslüman’a hak ve hakikat dersi veren bir insanın ciddi ve vakarlı olması kadar tabii bir şey yoktur. Zaten vakar, peygamberliğin en önemli özelliklerinden birisi olarak belirtilmektedir.

Vakarlı olmak asla kibirli olmak demek değildir. Nitekim peygamber efendimizin hadislerinde Vakar, Rahmet, Sukunet ve Teenni’yi ifade edecek şekilde varid olmuştur: Ebu Hüreyre (radıyallahu anh) anlatıyor: Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki:

"Bir grup, Kitâbullah'ı okuyup ondan ders almak üzere Allah'ın evlerinden birinde bir araya gelecek olsalar, mutlaka üzerlerine sekinet(vakar) iner ve onları Allah'ın rahmeti bürür. Melekler de kanatlarıyla sararlar. Allah, onları, yanında bulunan yüce cemaatte anar”  [5]

Peygamberimiz ciddiyete zarar veren hareketlerde bulunmazdı. O’nun konuşması hikmetle doluydu. Boş ve lüzumsuz sözler söylemezdi. Dedikodu yapmaz, kimsenin aleyhinde bulunmadığı gibi, başkalarını o halde görürde de engel olurdu.

Gülmesi sadece tebessümdü. Sadece gülümserdi. Gözlerinin içi gülerdi, yüzü ışıl ışıl olurdu. Tatlı ve şirin bir durum alırdı. Sesli olarak gülmez ve kahkaha atmazdı. Hoşuna giden bir şey olur veya sevindirici bir haber duyarsa, sadece dişleri görünür ve inci gibi parlardı.

Peygamberimizin oturuşu da vakarlı idi. Oturduğu zaman cübbesiyle ayaklarını ve dizlerini örter, elleriyle kendisine çeki-düzen verirdi. Başkalarını rahatsız edecek veya üzecek hareketlerden hareketlerde hiçbir zaman bulunmazdı. Çoğunlukla bağdaş kurarak veya diz üstü otururdu. Sağa sola yayılmaz, ayaklarını uzatmazdı. Özellikle kıbleye hiç uzatmazdı.

Peygamberimizin yürümesi de vakurdu. Bakışlarını sağa-sola salmaz, karşıya bakarak sert, fakat mütevazı adımlarla yürürdü. Yürüyüşü yüksekten akan suyu andırırdı. Kısaca, Peygamberimiz konuşmasında, susmasında, oturmasında, yürümesinde, ibadetinde ve bütün yaşayışında vakur bir insandı. [6]

Kendisi “üsve-i hasene olan Peygamber efendimizi her konuda olduğu gibi vakur olmak konusunda da örnek almalıyız. Bunun için günlük yaşantımızdaki hal ve hareketlerimizden kılık kıyafetimize kadar Müslüman olmanın vakar şuuruyla hareket etmeliyiz. Belki de hiç önemsemeğimiz kılık kıyafetimiz Resulüllah için çok önemliydi. Nitekim Hadis-i Şeriflerinde, giyilen elbisenin, başa takılan sarığın hatta saçtaki akların dahi vakarı temsil ettiği bildirilmektedir.



[1] Maide Sûresi, 5/54.

[2] Furkan Sûresi,  25/72.

[3] Furkan Sûresi,  25/63.

[4] Buhari, Ezan, 21.

[5] Ebu Davud

[6] M. Paksu, Peygamberimizin Örnek Ahlâkı, 45.