TEFVİZ

 

‘Tefviz, kendi işlerini ve durumunu bir başkasına havale etmek, onun yapacağı bütün tasarrufları koşulsuz kabul etmek demektir. Tefviz, tevekkülün ruhu ve özüdür.

 

Ebu Abdillah el-Herevî diyor ki: ‘Tevfiz, tevekkülden daha ince bir anlam ve işarete sahiptir. Çünkü tevekkül, sebebin vukuundan sonra, tefviz ise sebebe başvurmadan öncedir. Bu, tam anlamıyla bir istislâm (teslim olma)’dır. Tevekkül, tefvizin bir dalıdır.’ [1]

 

Bütün işleri Allah (c.c.)’a havale etmek, seçimi O’na bırakmak ve O’nun yaptığını gönülden kabul etmek olan tefviz, gerçekten tevekkülün ruhu ve özüdür. Bu, tıpkı zayıf, aciz bir çocuğun, her işini şefkat ve merhametine, korumasına güvendiği babasına bırakmasına benzer. Çünkü o, babasının seçiminin, yönetiminin, kendi kendisini yönetmesinden daha çok kendine yararlı olduğunu; babasının kendisini kendisinden daha iyi koruduğunu bilir. Bundan dolayı işlerini ona bırakır, rahat eder. Demek ki tefviz, kulun kendi gücünden ve hareketinden çıkıp her işini sahibine bırakmasıdır.

 

Kur’an-ı Kerim, tevekkülü öven âyetlerle doludur. Oysa tefviz, sadece Fir’avn ailesinden inanmış bir kişinin sözleri arasında nakledilmiştir:

 

“Ben işimi Allah’a tefviz ederim.” [2]

 

Ebu Abdillâh el-Herevî’ye göre tefviz üç dereceye ayrılır:

Birinci derece, ‘İyas’ derecesidir. Yani, kulun hükümlere (Allah’ın kaderine) mukavemet etmekten umudunu kesip O’nun, kendisi için taksim ettiği rızkı tartışmasız kabul etmesidir.

 

İkinci derece, ‘güven’ derecesidir. Kulun, mukadder olanının zayi olmayacağından, mutlaka yerini bulacağından emin olması, böylece gönül rahatlığına ermesidir. Buna eremezse ‘yakîn’e yani kesin imana, buna da eremezse sabır makamına ermesidir.

 

Üçüncü derece de Hakk’ın ezelîliğini (O’nun ezelî takdirini) görüp fi’lin olması için güçlüklere katlanmaktan, ya da (kaderde olanın değişmeyeceğini düşünerek) koruma güçlüklerinden kurtulmak, tam güven ile ‘Hakk’a teslim olmak’tır.

 

İşleri Allah (c.c.)’a bırakıp O’nun yaptığına gönülden razı ve teslim olmayı en güzel biçimde anlatan büyük ahlâk ve tasavvuf erbabı Erzurumlu İbrahim Hakkı Hazretleri’nin meşhur Tefviznâme’sinin ilk ve son kıtaları şöyledir:

 

Hak şerleri hayr eyler,

Zannetme ki gayr eyler,

Ârif anı seyreyler,

Mevlâ görelim neyler,

Neylerse güzel eyler.

 

Vallahi güzel etmiş,

Billahi güzel etmiş,

Tallahi güzel etmiş,

Allah görelim netmiş,

Netmişse güzel etmiş.



 [1] Medâricü’s-Sâlikin.

 [2] Mü’min sûresi, 40/44.