TEENNİ

‘Teenni’, yavaş iş görme, ağırdan alma, tedbirli davranma, acele etmeme, düşünüp taşınarak hareket etme anlamlarına gelir.

Teenni ile sabır, anlam bakımından birbirine yakın olan şeylerdir. Ama aynı şey değildirler.

İnsanın, sonu gelmeyen arzu ve istekleri birbirini izler durur. Din, ahlâk ve ilim onları meşru sınırlar içine almaya çalışır. İnsanın bu kadar ihtiras ve isteklerine rağmen, ömrü pek o kadar uzun değildir. Yapılacak çok şey, düzeltilecek birçok konu vardır. Ömür sermayesini planlı, programlı şekilde harcamasını bilenler, az çok insanlıktan yana başarılı ve feyizli hizmetler verirler. Derdi ve kaygısı sadece şahsî çıkarları olan ve nefsanî isteklerini tatmin etmek olan kimseler ise, ciddi hiçbir hizmette bulunmadan dünyayı terk ederler.

İnsanın arzu ve istekleri bir sınır tanımadığından çok aceledir. Hayra ve iyiliğe çabuk kavuşmak, şer ve kötülükten, sıkıntı ve üzüntüden acele kurtulmak ister. Yaşadığı iyi ve kötü olayları çabuk unutabilecek bir yapıya sahiptir.

Oysa bilerek, neticesini hesaba katarak, fayda ve zararlı taraflarını düşünerek sabırla yapılan bir iş; bilmeden, neticesini hesaba katmadan acele yapılan birçok işten hem hayırlı, hem de yararlıdır. Önemli olan çok iş yapmak, çok söz söylemek değil, Allah (c.c.)’ın rızasına uygun olanı seçip, kısa dünya hayatını feyizli bir hava içinde amacına ve yaratıldığı hikmete yöneltmektir. Şunu unutmamalıyız ki, hiçbirimiz her arzuladığımızı elde etmeden, peşinde koştuklarımızın çoğuna erişmeden, arzu ve isteklerimizin bütününü gerçekleştirmeden, başladığımız işlerin tamamını bitiremeden dünyadan ayrılmak durumundayız.

Kur’an-ı Kerim ve Peygamber (s.a.v.)’in sünneti bu konuda bize, iyi düşünüp sonra istekte bulunma terbiyesini öğretir. Öfke ve acele ile hareket ettiğimiz zaman, zararlı çıkacağımızı, neticede pişman olacağımızı, teenni ile hareket etmenin, çok daha iyi olacağını haber verir. Bilhassa insan fıtratında olan aceleciliğin iyi bir şey olmadığını öğütler.

“İnsan (karakteri gereği) aceleden (acele hareket etme duygusuyla) yaratılmıştır.”  [1]

İlim adamları, bu konu ile ilgili olan diğer ayetleri de dikkate alarak, bu ayet hakkında farklı yorumlarda bulunmuşlardır.

a. Kurtubî’ye göre insan, acele üzerine oluşturulup acele olarak yaratılmıştır.  [2]

b. İbn Kesir’e göre insan, çoğu işlerinde ve durumlarında acelecidir. [3]

c. Alaaddin Ali’ye göre insan yapısı, acele olarak yaratılması tabiatın acelecilik üzere kurulması ile ilgilidir.

d. Er- Razi’ye göre, insanlar, aceleci olarak yaratılmışlardır. Yani acelecilik onların huyu ve karakteridir. [4]

Himyeri lügatine göre, insan çamurdan yaratılmıştır. Çünkü ‘acel’ bu lügata göre çamur demektir.

Ahfeş’e göre, insan ivedi bir emirle yaratılmıştır ki o, “kün” (yani ol) emridir. Bu son iki yorum pek itibar görmemiştir.

İnsan çoğu zaman sabırsızlık gösterdiği için, sanki aceleden yaratılmıştır. Bu tabir, sabırsızlığın mübalağa ifade eden şeklidir. [5]

Böylece Kur’an-ı Kerim’in tam otuz yedi yerinde insanın aceleci olduğu, birçok şeyleri acele edip istediği açıklanarak bunun, insanın mayasında doğuştan bulunduğuna işaret edilmiştir.

Ayrıca bu konuda, ilgili ayeti açıklar mahiyette başka bir ayette şöyle duyurulmaktadır: “İnsan hayra dua eder gibi, kötülük için dua eder. Zaten çok acelecidir.” [6]

İbn Abbas (r.a.)’tan rivayet edildiğine göre, Hz. Peygamber (s.a.v.) ashaptan Eşec Abdulkays (r.a.) için şöyle buyurmuştur: “Sende iki özellik var. Allah onları sever. Hilm (yumuşaklık, şefkatli olma) ve teenni.”

El- Müzenî’nin rivayet ettiğine göre, Hz. Muhammed (s.a.v.): “İktisatlı olma, teenni ve güzellikle davranma, doğru dürüst hareket etme, peygamberliğin hasletlerindendir.” buyurmuştur.

Abdu’l-Muhaymin’in babasından ve O’nun da dedesinden naklettiğine göre, sevgili Peygamberiz (s.a.v.): “Teenni ile hareket etmek Allah’tan, acele hareket etmek ise şeytandandır.” [7] buyurmaktadır.

Ebu Hureyre (r.a.)’den rivayet edilen bir hadiste ise Hz. Muhammed (s.a.v.): “Makbul olanı, acele ile hareket etmek değil, insanın gazap ve sinirlenme halinde, nefsini yenerek teenni ile hareket etmesidir.” [8]

Habbab b. Eret’in şöyle dediği rivayet edilmiştir: Hz. Peygamber (s.a.v.) Kâbe’nin gölgesinde bürdesine sarıldığı bir sırada, O’na sıkıntılarımızı arz edip şikâyette bulunduk ve ‘Bizim için Allah’a yalvarıp dua etmez miydiniz?’ dedik. O, şu cevabı verdi: “Sizden evvelki ümmetlerin zamanında, adam toprağa gömülür, demir testerelerle vücudu ikiye bölünür ve eti kemiğinden ayrılırdı. Fakat bu onu dininden, imanından çevirmezdi. Vallahi Allah bu işi (dini) tamamlayıp kemale erdirecek. Öyle ki, insanlar San’a’dan Hadramevt’e kadar hiçbir şeyden korkmadan gidecekler. İnsanlar yalnız Allah’tan korkacaklar ve koyunları için, dağ başındaki kurttan çekinecekler. Fakat siz acele ediyorsunuz (teennide bulunmuyorsunuz.” [9]

Tarih boyunca peygamberler (a.s.), ilim adamları, bilginler, fatihler, veliler, devlet adamları, çeşitli engelleri aşarak büyük başarıları elde eden insanlar, acele ile değil, hep teenni ile hareket emişlerdir. Büyük zaferler, teenni ile hareket etmenin ürünüdür. Teenni ile hareket etmek, insanı dünya hayatında her türlü başarıya götürürken, ahirette de Cennet’e ulaştırır. Teenniyi elden bırakıp acele etmek ise, insanın hem dünyada hem ahirette perişan olmasına sebep olur.



 [1] Enbiya sûresi, 21/37.

 [2] El-Kurtubi, El-Camiu- li Ahkâmi’l- Kur’an, 288.

 [3] İsmail B. Kesir, Tefsirul-Kur’ani’l- Azim, III, s.178.

 [4] Er-Razi, Tefsiru’l-Kebir,  XXII, s. 171.

 [5] Et-Taberi, Camiul-Beyan, XVII, s. 26.

 [6]  İsra sûresi,  17/11.

 [7] Tirmizi, Birr, 66.

 [8] Muhammed b. Allan, Delilu’l- Falihin, Mısır,  c. I, s. 18.

 [9] Muhammed b. Allan, Delilı’l- Falihin, c. I, s. 175.