RIFK

 

‘Rıfk’, sözlükte yumuşaklık, mülayimlik, tatlılık, yumuşak başlılık, naziklik ve yumuşak huyluluk gibi anlamlara gelmektedir. Rıfkın zıddı şiddet, kabalık ve sertliktir.

     

Allah (c.c.)’ın isimlerinden biri de Refik’tir. O, kullarına karşı lütufkârdır. Kullarının da birbirlerine karşı yumuşak ve nazik davranmalarını, kabalık ve sertlikten kaçınmalarını, hoşgörü ile hareket etmelerini ister.

              

Bu anlamda Müslümanlar erkek çocuklarına ‘Refik’ ismini koyarlar.

 

Rıfk ile muamele insanları dostluğa kardeşliğe götürür. Aralarındaki düşmanlıklar böylece son bulur. Kötülükler bile iyilikle karşılanmalıdır. Allah Teâlâ, “İyilikle kötülük eşit değildir. Sen kötülüğü en güzel olan iyi hareketle önle. O vakit bakarsın ki, seninle aralarında bir düşmanlık bulunan yakın bir dost gibi olmuştur.”  [1]

 

Rıfk, ahlâki bir fazilettir. Peygamber (s.a.v.) ısrarla bu fazilete sahip olmamızı istemiş ve her konu da yumuşak ve nazik davranmamız gerektiğini hatırlatmıştır:

“Yumuşaklıktan mahrum olan hayırdan mahrum olur” [2]

 

“Muhakkak Allah, her hususta yumuşaklıkla muamele edilmesini sever.” [3]

 

“Şüphesiz Allah refiktir. Rıfkı (yumuşak huyluluğu) sever.” [4]

        

Hz. Âişe (r.a.), bir deveye binmiş ve ağır hareketinden dolayı onu öteye beriye sürmeye başlamıştı. Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.v.), Hz. Aişe’ye hitaben şöyle buyurmuştu: “Yumuşak muamele etmekten ayrılma. Yumuşak huyluluk herhangi bir şey de bulunursa, onu, muhakkak ziynetlendirip güzelleştirir. Sökülüp koparıldığı herhangi bir şeyi de muhakkak çirkinleştirip kötüleştirir.” [5]

 

Yukarıdaki ayet ve hadisler bize, sadece insanlara karşı değil hayvanlara karşı bile yumuşak davranmamız gerektiğini hatırlatmaktadır. Ayrıca Cenâb-ı Hakkın, kötülüklerin bile iyilik ve yumuşaklılıkla karşılanması hususundaki emrinin taşıdığı hikmete dikkat edilmelidir. Nice sert ve katı yürekli insan, ancak kendisine rıfk ve şefkatle yaklaşıldığı zaman yumuşamakta, sevgi ve dostluk hisleri ancak bu şekilde uyanabilmektedir. Aksine davranışlar daima sertlikle, katılıkla, acımasızlıkla mukabele görmekte; dolayısıyla, kırgınlıklar, dargınlıklar hatta düşmanlıklar ortaya çıkmaktadır.

         

Hz. Peygamber (s.a.v.)’in yumuşaklıkta güzellik; katılıkla çirkinlik görmesi çok manidardır. Siyer ve hadis kitapları tetkik edilince, Rasûlullah (s.a.v.)’in bütün hayatı boyunca çevresindeki insanlara, hatta hayvanlara karşı yumuşak ve merhametli davrandığı görülür. Onun söz ve hareketlerinde sertlikten eser yoktur. Böyle davrandığı içindir ki katı kalpli birçok kişi, huzurunda yumuşamış ve Müslüman olmuştur. Rasûlüllah’ın bu tutumunun İslam’ın yayılmasındaki etkisi unutulmamalıdır. Allah (c.c.) bunu şu ayette açıkça beyan etmiştir:

 “Allah'tan bir rahmet dolayısıyla, onlara yumuşak davrandın. Eğer kaba, katı yürekli olsaydın onlar çevrenden dağılır giderlerdi…” [6]

 

Bunun böyle olması da tabiidir. Zira Hak Teâlâ, rıfk ile muamelenin “düşmanları dost yapacağını” bize haber vermiştir. Şu halde her Müslüman bu ilâhi emre uyarak kabalık ve sertlikten uzaklaşmalı ve çevresinde bulunan herkese karşı rıfk ve merhametle muameleyi prensip edinmelidir. Yalnız rıfk ile meskenet arasındaki farka dikkat etmekte Müslümanın görevidir.  

 

Vaizin birisi Harun Reşid’e gidip: ‘Ey Müminlerin Emiri, Size öğüt makamında birkaç sözüm var, fakat biraz acıdır. Eğer tahammül buyurursanız arz edeyim.’ der. Harun Reşid : ‘Peki, yumuşaklıkla ve nezaketle söylersen dinlerim. Eğer böyle yapmazsan nasihatin nasıl yapılması gerektiğini sana şiddetle anlatırım. Çünkü sen Hz. Musa (a.s.)’dan daha büyük bir kişi değilsin ve ben de Firavun’dan daha kötü birisi değilim. Allah (c.c.) Hz Musa (a.s.)’ya bile yumuşak söz ile emir buyurdu’ deyip vaizi susturdu.     

 

Bunun için eğitimcilerin, din görevlilerinin, yöneticilerin sorumlu oldukları kişilere karşı rıfk ile davranmaları İslâm ahlâkının bir gereğidir. Bu konumdaki kişiler, çok dikkat etmeli ve insanların kalbini kıracak, küstürecek davranışlardan kaçınmalıdır.                                                



[1] Fussilet sûresi, 41/34.

[2] Müslim, Birr, ve Sıla, 74, 76.

[3] Buhari, Edep, 35.

[4] Müslim, Birr ve Sıla, 77.

[5] Müslim, Birr ve Sıla, 78/79.

[6] Âl-i İmran sûresi, 3/159.