MÜLÂYEMET

‘Mülâyemet’,  yumuşaklık, yumuşak huy, yumuşak davranma anlamındadır.

Mülâyemet’in zıddı, gazap yani öfkedir. Öfke kötü bir huy olup din ve ahlâkta yasaklanmıştır. Yumuşaklık ise övülen, din ve ahlâkta fazilet sayılan bir davranıştır.

Kur’an’da Hz. Muhammed (s.a.v) için şöyle buyrulur: “Allah’ın rahmeti sebebiyledir ki, sen onlara yumuşak davrandın. Eğer kaba, katı yürekli olsaydın, çevrenden dağılır giderlerdi. Öyleyse onların kusurlarını bağışla, onlar için mağfiret dile ve (yapacağın) işlerde onlara danış, karar verince de Allah’a dayan (tevekkül et) çünkü Allah kendisine dayanıp güvenenleri sever.”  [1]

Evet, Allah (c.c.)’ın rahmetiyledir ki Rasûlullah (s.a.v.) Müslümanlara yumuşak davranmıştır. Çünkü Allah Teâlâ lütuf sahibidir. Yumuşaklığı sever. Peygamber Efendimizin Müslümanlara karşı şefkatli ve yumuşak davrandığını şu ayet de göstermektedir:

“Andolsun size kendinizden öyle bir Peygamber gelmiştir ki, sizin sıkıntıya uğramanız ona çok ağır gelir. O, size çok düşkün, müminlere karşı çok şefkatlidir, merhametlidir.”  [2]

Peygamber Efendimizin hayatında insanlara yumuşak davranışını bize gösteren sayısız olay mevcuttur. O hiçbir zaman kin tutmamış, kendisine düşmanlık edenlerini bağışlama gibi yüce bir erdemi sergilemiştir. Kendisine olmadık hakaretler ve büyük eziyetler eden Taif halkı için beddua etmemiş, kendisini öldürmeye çalışan birisini, öldürme fırsatı elinde olduğu halde affetmiş, adaptan haberleri olmayan bedevilerin yapmış olduğu kabalıkları yumuşaklıkla karşılamış, Mekke’nin fethinden sonra kendisine en büyük düşmanlığı yapıp savaşan kimseleri bağışlamıştır. İşte bu kadar sabırlı ve cefakâr olması, insanlara rıfk ile muamele etmesi tebliğindeki başarıyı sağlayan öğeler olmuştur. Allah Rasûlünü örnek alacak bir davetçi de şüphesiz ki böyle davranırsa ancak başarıyı elde etmelidir. İslam davetinin makbul olabilmesi için öncelikle kişi “Yaratılanı yaratandan ötürü” hoş görecek, kaba, nezaketsiz davranışlardan uzaklaşacaktır. Uluhiyet davasında bulunan Firavuna bile Allah (c.c.)  yumuşak davranılmasını salık veriyordu:

“Ona (Firavun) yumuşak söz söyleyin. Belki o, aklini başına alır veya korkar.” [3]

Peygamber Efendimizin şu hadisleri her Müslüman için yol gösterici olmalıdır.

İbnu Mes'ud (r.a.) anlatıyor: ‘Rasûlullah (s.a.v.) buyurdular ki:Kendisi ateşe haram edilen ve kendisine de ateşin haram kılındığı kimseyi size haber vermeyeyim mi? Ateş, (halka) her yakın olana, yumuşak huylu ve insanlara kolaylık gösterene haram  kılınmıştır.” [4]

Cerîr (r.a.) anlatıyor: ‘Rasûlullah (s.a.v.) buyurdular ki: “Bir kimse yumuşak davranmaktan mahrum ise hayrın tamamından mahrumdur.”  [5]

Ebû Mûsa (r.a.) anlatıyor: ‘Resûlullah (s.a.v.) herhangi bir işi için bir adam gönderse şu tembihte bulunurdu: “Sevindirin, nefret ettirmeyin, kolaylaştırın, zorlaştırmayın.” [6]

İnsanın konuşmalarında ve davranışlarında yumuşak olması, sertlik ve kabalık yapmaması, toplumda sevilen bir huydur. İnsanlara karşı sert davranma zaman zaman kötü sonuçlar doğurduğu gibi çok yumuşaklığın da bazen zararları görülmektedir. Nerede, ne zaman ve kime karşı nasıl davranılacağını çok iyi ayarlamak gerekmektedir.

Yumuşaklık, her türlü zillet ve hakarete katlanmak, dövülüp sövülmeye razı olmak değildir. Saldırma ve hakaret, Müslüman vakar ve şerefini kıracak derecede şiddetli olduğu zaman ‘misliyle karşılık vermek’ gerekir. Bu karşılık verme, yapılandan fazla olmamalı, kanun ve ahlâk sınırlarını aşmamalıdır. [7]

Büyük İslâm düşünürlerinden Fahreddin Razi diyor ki: ‘Şiddet ve hiddet yerine yumuşaklık ve hoş görürlükte üç fazilet vardır. Birincisi öfkeli kişi benden daha üstün bir mevkide ise onun ahlâkını anlamış olurum. İkincisi öfkeli benim yaşıtım ise ona yumuşaklık göstermek suretiyle yol göstermiş olurum. Üçüncüsü aşağılık bir kimse ise yumuşaklıkla ona eziyet vermiş olurum’

 



[1] Al-i İmran sûresi, 3/159.

[2] Tevbe Sûresi, 9/128.

[3] Taha Sûresi, 20/44.

[4]Tirmizî, Kıyamet.

[5] Müslim, Birr.

[6] Ebû Dâvud, Edep; Müslim, Cihâd

[7] İslâm’da Ahlâk, Osman Pazarlı, s.314.