MUHASEBE

 

‘Muhasebe’, karşılıklı hesap görme ve hesaplaşma anlamlarına gelmektedir.

 

Müminin, her gün, her saat, iyi-kötü, yanlış-doğru, günah-sevap yaptığı bütün fiilleri gözden geçirip hayırları, güzellikleri şükürle karşılaması, sapmaları ve günahları bağışlatarak gidermeye çalışması; yanlışlıkları ve kötülükleri de tövbe ve pişmanlıkla düzeltmeye gayret göstermesi gerçek anlamda bir muhasebedir.

  

 “Göklerde ve yerde olanlar Allah’ındır. İçinizdekini açıklasanız da, gizleseniz de Allah sizi onunla hesaba çeker. Sonra dilediğini bağışlar, dilediğini cezalandırır ve Allah her şeye kadirdir.” [1]

 

Fermanı ile Allah Teâlâ, ilahi muhasebeden söz etmekte ve buna hazırlıklı olunmasını istemektedir. Bu Ayet’ten bir önceki Ayette, Müslümanların, borçlanma ve bunların kayıt altına alınması ve şahitlikler gibi konularda uymaları gereken kurallar bildirilmektedir. Ardından bu Ayetle hukuki kuralların ahlaki derinlikler ile güçlendirilmesine dikkat çekilmektedir. Çünkü İslam’da derin ahlak kuralları ile hukuk kuralları aynı ilahi kaynaktan doğarlar ve İslam nizamı, hem bir eğitim sistemi ve hem de ilahi yasalar bütünüdür.

 

‘Fütûhat-ı Mekkiyye’de de belirttiği gibi, selef-i salihin, her günkü iş ve davranışlarını ya kaydeder veya hafızalarına alır; sonra da bunlar arasında, kalbi endişelendirecek ve vicdanı sızlatacak bir kısım üzücü hususları, ileride ruhlarında meydana gelmesi muhtemel gurur fırtınalarına ve kendini beğenme girdaplarına karşı dikkatlice kullanır ve aynı zamanda günah saydıkları şeylerde istiğfara sığınır, hata ve sapıklık virüslerine karşı tevbe karantinasına girer, nihayet temsil ettiği güzelliklerden dolayı da yüzünü yere koyar ve şükranla iki büklüm olurlardı.

 

İnsanın iç derinlikleriyle, mana ve ruh enginlikleriyle keşfedip tanıması, tanıyıp yorumlaması diye de ifade edebileceğimiz muhasebe, gerçek insani değerlerin ortaya çıkarılması, bu değerlere esas teşkil eden duyguların geliştirilmesi ve korunması yolunda bir ruh gayreti ve düşünce sancısıdır. Ancak böyle bir düşünce sayesindedir ki insan, dünü, bu günü ve yarınıyla alakalı, hayrı-şerri, güzeli-çirkini ve yararlıyı-zararlıyı birbirinden ayırıp gönül istikametini koruyabilir.

 

İnsanın, yaşadığı günü değerlendirip geleceğe hazırlanabilmesi; geçmişte işlediği hataları telafi edip Allah (c.c.) katında aklanabilmesi; dünü, bugünü ve yarını itibariyle kendi kendisini sorgulayıp gerçek değerini bulabilmesi; daha da önemlisi Allah (c.c.) ile ilişkileri açısından iç dünyasında sürekli yenilenebilmesi ancak ve ancak sıkı bir nefis muhasebesiyle mümkün görülmektedir. Çünkü insanın hem zaman üstü özellikleri hem de zamanla sınırlı duyguları, onun ruhsal ve duygusal hayatiyle çok yakından ilintilidir.

 

Müslüman ne duygusal ve ruhsal hayatı ve ne de genel davranışları bakımından kesinlikle muhasebeden uzak kalamaz. O bir yandan dün ihmal ettiği, hatta yıkılmasına göz yumduğu geçmişini “Tevbe edip Allah’a dönün.” [2] ilahî rahmetiyle onarmaya çalışırken diğer yandan da “Ey iman edenler, Allah’tan korkun, O’na karşı saygılı olun. Ve herkes yarın için ne hazırladığına baksın...” [3] şeklindeki yıldırımlar gibi ürpertici, rahmet yağmurları gibi ferahlık verici uyarılarla uyanır; kendisine çekidüzen verir, elinden geldiğince bütün kötülüklere karşı kapanır.  İçinde bulunduğu anı tıpkı bir döllenme mevsimi, bir bahar mevsimi gibi değerlendirir ve imanın verdiği şuurla, ileri görüşlülükle saatlerine ve zamanlarına derinlik kazandırır.

 

Muhasebe, Müslümanın iç dünyasında yanan bir ampül, vicdanında da sürekli iyi şeyler yapılmasını isteyen vaiz gibidir. Her birey onunla hayrı-şerri, güzeli-çirkini, Allah (c.c.)’ın sevdiğini ve sevmediğini birbirinden ayırır, en aşılmaz gibi görünen engelleri aşar ve hiçbir şeye takılmadan gidip hedefine ulaşır. [4]

 

“Onlar Allah’ın riayet edilmesini emrettiği haklara riayet eden, rablerine saygı besleyen ve kötü hesaptan korkanlardır.”  [5]

 

Haklara riayet ve yaratana saygının özünde karşılaşılması muhtemel kötü hesap korkusu vardır. Bu da dünyada kişinin muhasebesini gerektiği gibi yapmaması, ahireti için gerekli tedarikte bulunmaması dolayısıyladır.

 

“Eğer yeryüzünde bulunan her şey tümüyle ve onlarla beraber bir o kadarı da zulmedenlerin olsa, kıyamet günü kötü azaptan kurtulmak için elbette onları verirlerdi. Artık hiç hesap etmedikleri şeyler Allah tarafından karşılarına çıkmıştır.” [6]

 

Allah (c.c.)’ın hesabından zerre miktarı da olsa hiçbir şey kaçmaz ve her insan bütün yaptıklarının karşılığını görmek üzere çetin bir hesaba çekilir. Orada insan hiç hesap etmediği, ummadığı şeyleri karşısında bulur. İşte mizan ve hesabın bu hassas yapısı inanan insanı dünyada nefis muhasebesine sevk etmekte, geçirdiği her anın tartısını yapmaya yönlendirmektedir.

 

Muhasebe kavramı, Müslümanın hayatını anlamlı kılan, imtihandan ibaret olan dünyasını en iyi biçimde değerlendirmesi bakımından onu tefekkür ve teemmüle tevcih eden, iki günün birbirine eşit olmamasını emir ve tavsiye eden hadis çerçevesinde davranma gayretini yansıtan vazgeçilmez bir kavramdır. Dünyada muhasebesini gerektiği gibi yapan, ahirette hesabı kolayca verebilecek, mutlu sona ulaşmış olacaktır.

 

Muhasebenin ölçütünün sağlam olması gerekmektedir. Aksi halde yanlış araçlarla yapılmış hesaplamalar insanı hedefe ulaştırıcılıktan uzak olacak, hüsrana düşülecektir. Halbuki Allah (cc) hüsrandan kurtulmak için yapacağımız muhasebede kullanacağımız ölçütleri bizlere bildirmiştir:

“Asra yemin olsun ki; insanlık hüsrandadır! Ancak iman edenler, iyi işler (salih ameller) yapanlar, hakkı ve sabrı tavsiye edenler müstesna.”  [7]

 

Buna göre Müslüman muhasebesinde yaptığı işin sûrede belirtilen dört kategoriden her hangi birisi içerisinde bulunup bulunmadığına bakacak aldığı sonuca göre iyi veya kötü vaziyette olduğunu tespit edecektir.

 

Kur’an-ı Kerim’de muhasebe esasları daha ayrıntılı olarak verilmiştir: “Onlar ki; namazlarında huşu içindedirler. Onlar ki; faydasız ve boş sözden yüz çevirirler. Onlar ki; zekâtlarını ifa için çalışırlar. Onlar ki; ırzlarını korurlar. Onlar ki; emanete ve verdikleri sözlere riayet ederler.”  [8]

 

Nefis muhasebesi yapan şahıs, davranışlarını değerlendirirken yaratıcının kulları için ortaya koyduğu bu ölçülerle hareket etmeli, yaşayışının belirtilen bu ilkelere uygunluğunu ortaya koymak suretiyle hayatını yönlendirmelidir.

 

 

 

 

 



[1] Bakara sûresi, 2/284.

[2] Nûr sûresi, 24/31.

[3] Haşr sûresi, 59/18.

[4] Kalbin Zümrüt Teperinde, M. F. Gülen

[5] Ra’d sûresi, 13/21.

[6] Zümer sûresi, 39/47.

[7] Asr sûresi, 103/1-3.

[8] Mü’minun sûresi, 23/1-8.