TEBETTÜL

Kesmek anlamındaki ‘betl’ kökünden tefa’ul veznindeki tebettül, ilgi ve alâkayı tek bir yere yöneltme ve tek bir yere odaklanma demektir. Nitekim ibadet ederken her şeyden alâkayı kesip sadece Allah (c.c.)’a yöneldiği için Hz. Meryem’e ‘betül’ denilmiştir.

Ayrıca tebettül, erkeklere arzu duymamak, dünyayı terk edip her şeyi Allah (c.c.) katında aramak ve onu elde etmeye çalışmak anlamlarını da içerir. Müzemmil süresinin “Rabbinin adını an ve tam anlamıyla O’na tebettül et (her şeyden ilgini keserek kendini Rabbine ver).”  [1] ayetiyle Peygamber (s.a.v.)’e, bütün gönlü ile Allah (c.c.)’a yönelmesi emredilmiştir. Çünkü : “Kabul görecek, yarar sağlayacak dua, O’na yapılan duadır. Ondan başkasına yalvaran kimse, ırmağın kıyısında ellerini suya uzatanın durumuna benzer. Susuz kimse, suya elini daldırmadıkça su, nasıl elini uzatanın ağzına varmazsa Allah’tan başka şeylere yalvaran da yalvardıklarından bir hayır görmez.”  [2]

Tebettül her şeyden soyutlanıp yalnız Allah (c.c.)’a yönelmek yani ‘tecrîd-i mahz’(Allah’tan gayri her şeyden uzak durmak)’dır.

İbn Kayyım el-Cevziyye, tecrîd-i mahz’ı ‘ücret karşılığı çalışan işçi durumuna düşmemek için karşılık beklemeden kulluk etmek’ şeklinde açıklamaktadır. Ücret için çalışan kul, ücretini alınca dönüp gider. Ama ücret için değil, sırf efendisine hizmet için çalışan kul, Âbik olup isyanâ düşmedikçe efendisinin kapısından ayrılmaz. Âbik, kulluğun kemalinden çıkan, fakat tam hürriyete de kavuşamayan kuldur. Nefs için en büyük şeref, Allah (c.c.)’a zoraki değil, gönülden ve sevgi ile kulluk etmektir. İşte gerek bilgi,  gerek zevk ve hal bakımından Allah (c.c.)’a gönülden, sevgi ile itaat eden kul, tebettül ve tecrid-i mahz makamına ulaşmış olur.

Tebettül’ün  üç derecesi vardır:

1- Allah (c.c.)’tan başkasından korkmadan ve yine O’ndan başkasından bir şey beklemeden, O’nun rızâsından başka bir şey düşünmeden Allah’a yönelmektir.

2- Nefsin arzulara kaçmasına, üns rahatlığına ve keşif yıldırımlarının çakmasını beklemesine fırsat vermeden, tam bir azim ve irade ile Allah’a yönelmektir.

3- İstikameti düzelterek Hakk’a kavuşma  ve O’nunla birleşme umuduyla Hakk yolunda ilerlemektir.

Burada belirtilmesi gereken diğer önemli bir husus da Tebettül’ün bekârlığı tercih etme olmadığıdır. Çünkü İslâm dini evlenmeyi teşvik eder. Cinsî arzunun ihmal edilmesine taraftar olmayan Hz. Peygamber (s.a.v.) şu veya bu mülâhaza ile bekârlığı ihtiyâr etmeye de (tebettül) şiddetle karşı çıkmış, buna karar veren Osmân İbnu Maz'ûn'u bundan men etmiştir. Bu yasağa, ‘Dul olarak Allah'a kavuşma’ gibi tavsiyeler de eklenince ashab-ı kiram bekâr olarak ölmekten şiddetle kaçınmıştır. Hz. Ömer (r.a.)'in: ‘Üç gün sonra öleceğimi de bilsem bekâr gitmektense evlenmeyi tercih ederim’ dediği rivayet olunur. Buna uygun olarak Suyûtî, Kur'an-ı Kerim'de geçen: ‘Ancak Müslümanlar olarak ölün!” [3] ayetine: ‘Ancak evli olduğunuz halde ölün, zira sizler o vakit kâmil olursunuz.’ manasını verir. [4]



[1] Müzzemmil sûresi, 73/8.

[2] Ra’d sûresi, 13/14.    

[3] Al-i İmran sûresi, 3/102.

[4] Kütüb-i Sitte Tercüme ve Şerhi, İ. Canan, 3/310-311.